Hacettepe Bilgisayar Mühendisliğinde öğrenciyken yaşananları çok iyi anlatan bir yazı. Kimin yazdığını bilmiyorum. 2006'da bölümde olan birileri yazmıştı galiba. (Not : Yazıya sonradan Ömer Akyol sahip çıktı...)
Bir BBM öğrencisi ve 7 başlı iç
içe döngü
Ödev en olmaz saatte ve Dx gibi bir sınıfta verilir.
Arkadaşlar sınıfı yarım saat önceden doldurduğu için ucu ucuna gelenler en
arkadan izler ödev sunumu. Yine bol metin dosyalı bir ödevdir. Metin
dosyaları zamanımızın yegane veri tabanı ve her işe yarayan, süper kütükleridir.
Kütük lafına dikkat, bu kelimeye öylesine sahip çıkın ki benliğimizden, amaç ve ideallerimizden kopmayalım. ……
Föyü evde detaylı okumak gibi bir plan kurulur. O yüzden
ödev sunumu pek iyi dinlenmez. Ödevde
bir teslim şartı varsa hoca bunu 15 kere anlatır. Çünkü̈ ödevi otomatik
kontrol eden HAL9000 eş değerinde süper AI'li bir script- program yazmıştır.
Teslim taslağında bir harfin büyük-kücük olması bu programın aşamayacağı
bir engeldir ve asistan programı esnekleştirmek yerine öğrenciye gerekli
lafları sokmayı tercih eder. Ödev sunumu bitmek üzeredir, arkadaşlar
sunum bitmiş gibi ayaklanırlar. Ve montlarını almak niyeti ile size doğru
bir sinüs dalgası başlatırlar. Ama hoca en büyük prensibini açıklamamıştır
daha…
Bir ödev 1 saniye dahi geç kalamaz..! Herkes TRT 1 saatini
baz almak durumundadır. Konu üzerine hoca; böyle olmasa 1 dakika sonra 1
dakika sonra 2 aya kadar teslim tarihi uzar gibisinden öğrencileri şoke eden dahiyane
bir sav ileri sürer. Bu arada staj da, 6 aya kadar geciken projelere şahit
olan bir öğrenci buradaki ikilemde kaybolur.
Eve dönüş yolunda ödevin ilk günü olduğu için, stresi
ensede pek hissedilmez. Föy yalandan okunur, newsgroup kolaçan edilir. Masaüstünde
parıldayan oyun ikona çift tıklamış bulunursunuz, ve ertesi güne elde var 0
ile başlarsınız. 1 haftaya yakın bir süre bu duruma yakın devam eder. Ödevle
ilgili algoritma, byte kod ve hex sayılar havada uçuşur hale gelir. Gün boyu
bu konuşmalar geçici belleğinize yazılır. Ödeve erken başlamış arkadaşların
dandi fikirleri ve algoritmaları o an için en iyisi olarak görünür ve beynine
mıh gibi yapışır. O mıhı sökmeden yaratıcı ve özgün bir kod yazmayı kendinden
beklemen haksızlıktır.
Ödevin son şansı, son hafta sonu gelir. Şalter atar.
Kaybedilen 10 güne yakın süreye ağlayası gelir… Dert değildir, daha önce de başarmıştır,
gece gündüz minimum uykudan arta kalan saat sayısı hesaplanır ve koda başlanır.
Gayet hızlı gidilir, taa ki okulda herkesin hararetle tartıştığı bir bölüme
çakılana kadar. O halde 1-2 telefon edip o kısmı sormak çok ağır gelir.
Telefondaki ses öylesine kendinden emin ve ödevi bitirmiş havası ile konuşur ki..
karnınız ağrımaya başlar… bu ağrı veriminizi arttırır, ama hayatınızdan çalar.
Son gün. Zaten okula gidilmez bu gün. Tüm gün kod
yersiniz, içersiniz. Son gece, uyuyan eşektir. Msn e ödevi bitirmiş gibisinden imalı
mesajlar yazanlara hafiften gıcık gidilir. O vakit bir yol arkadaşı ile karşılaşmak
olasıdır. Ödevi daha bitmemiş olan birisi sizin en baba, can yoldaşınız
gibidir. Halden anlar, harbidir. Fikir alışverişi olur yoldaşla. Rahatlatır…..
Gece ilerler, uyku artık uğramaz olur. Son 1-2 gündür
yapılan çalışma akla gelir. Bu şekil ödev yapmak daha iyi gibi bir kanıya varılır,
o karın ağrısı biraz hissedilir ve bu kanıdan derhal vazgeçilir. Kendi kendine
sözler verilir o an. Sabaha doğru, gün ağarır. Güzel haber ödevin sonu görünür.
Kötü haber rapor piyasa da yoktur. Arkaya bakarsınız yatak tap tazedir. Can
çok fazla uyku çeker. 1 saat uyuklanır. Dünyanın en tatlı uykusudur. Tekrar uyanılır.
Karın ağrıları şiddetlenir. O gün de, dersleri asıp asmama arasında akla kara
seçilir. Ve dersler asılır. Ölüm çizgisi ne daha vardır ama okula gidiş süresi
hesaplanınca fazla bir vakit olmadığı anlaşılır. Karın ağrısı en şiddetli
evresindedir. Kahvaltı gibi gereksiz işler mümkün olan en hızlı teknik ile
halledilir. Rapor şekillenmeye başlar, ama bitmesi imkansızdır.
Yola çıkılır. Otobüsler o saatte hep boştur. Tek tük 1-2
insan aceleci tavırlarınıza anlam veremez. Teker patlamasın, bir şey olmasın, bir
daha erken başlıcam duygu, kelime ve düşünceleri sonsuz döngüde beyinde yankılanır.
Işte okul… daha rapora ekleme yapılacaktır, bu yüzden karın ağrısı bir kez
daha şiddetli bir şekilde sizi yoklar. Lab da boş yer aranır. Yoktur. Size de
bir masa nasip olur. Ama Open Office sizin word belgesini beğenmez. Bazı
karakterleri, ve yazı metnini bozmak, kayıp etmekle sizi tehdit eder. Yemişim
Linux u denir.
City Center internet cafeye koşulur. Eklenmek istenen şey
o karın ağrısı ile beraber titreyen ellerle yazılır. Elektrik gitmesi, makine kitlenmesi
o an kalp krizine sokacak kadar kötü felaketlerdir.
Bitti! Bitti mi? Koş, koş, koş, nasıl olup da en son ana
kadar gecikmeyi başardın diye yol koşu yolu boyu hesap sorulur. Işte o mavi kapı.
Tanıdık 1-2 sima var. Onlar halden anlayan, en baba, son dakkacı tayfadır. Işte
disket masaya konur. Imza çakılır. Hoca ödevi ön kontrolden
geçirirken ömrünüzden birkaç yıl daha gider. Eve dönüş…. Tarif edilemez.
En şiddetli olarak son 2 gün hissedilen karın ağrısı, benzersiz bir mutluluk
ve rahatlama hormonuna dönüşür. Planlar yapılır, ertesi gün en can alıcı
vize dahi olsa bayır aşağı sallanır.
BİTTİ!
Sadece yaşayanlar bilir, bu durumda en az bir kere bulunmuş
herkese "saygılar" . Hep böyle olanlara "aptalsın ama
bendensin" Gönderme gibi görünen bazı yerlere takılmayın lütfen ve lab
ödevi psikolojisini düşünüp hoş görün. Kimseye bir göndermem yok hem ne haddime...
Peki amaç nedir?... belki bölüme yeni başlayan 1-2 öğrenci
ibret alır. Altı üstü bir ödev ama cidden bu durumlara düşünce kabus
oluyor, işin garibi de bu durumlara düşmenin sebebi yine kişinin
kendisi...
Yorumlar