Filistine gitmek çılgınlık gibi geliyor
kulağa! Evet İsrail askerleri var, evet onlardan izin almak gurur kırıcı, evet
onlara tahammül etmek zor. Ama Kudüs çok güzel, çok kutsal, çok etkileyici, bir
kere görünce yüreğime bir alev düştü, buram buram tütüyor Aksa hafızamda, artık
O’nu çok özlüyorum...
Kudüs'e Nasıl Ucuza Gidilir?
En ilgi çekici yerinden başlayalım. Bu
ziyaretin bana bedeli 750 TL oldu. Başıma hiç bir şey gelmedi, hamdolsun 3
mescidin üçüncüsünü de ziyaret edebildim. Bu ziyareti tamamen kendim planladım, herhangi bir tur şirketi ile çalışmadım. Bunun yöntemini aşağıda paylaşıyorum.
Yeşil pasaportu olanlar şanslı, vize
istemiyorlar. Diğerleri için Vize elçiliklerden alınıyor. Yani arada bir firma
bulunmuyor. Herkesin kendisi başvurmak zorunda. Evrak vs. hemen hemen hiç bir
şey istemiyorlar. Web sitelerinde detaylı bilgi ve form var. Yeşil pasaporta
vize istenmiyor, umumi pasaport için ise eğer Suudi Arabistan vb. ülkelere daha
önce vize görünüyorsa, yeni pasaport almak anlamlı. Artık bir kişinin iki tane
pasaportu olabiliyor. Yani örneğin bir arkadaşın Umre ziyareti varsa ve o
pasaportunun süresi hala bitmemişse, Emniyete bu pasaportu ile gidecek, yeni
bir pasaport alıyormuş gibi her türlü işlemini yapacak (harç, foto vs.) ve
emniyete vereceği basit bir dilekçe ile ikinci pasaportuna da sahip olmuş
olacak. Dilekçe emniyette bulunuyor. Orada doldurulabilir. Bir kişi elinde 15
pasaport ile gidip İsrail'den vize alamaz.
Öncelikle nasıl yola çıktığımdan
başlamalıyım. Altı ay önceden planladık,
biletler için Pegasus’u sürekli takip edip, doğru zamanda ucuza almaya bakın.
Gidiş-dönüş Kasım.2015 için 250 TL ödedim. Ziyaret için uygun olmayan tarihler
: Mart - Eylül arası. Zira bu tarihlerde Hristiyanların haç mevsimi başlıyor.
Doğal olarak oteller pahalı oluyor. Ancak bu işi anlamanın en iyi yolu uçak
bileti ve otel fiyatlarına bakmak. Oteli son ay booking.com üzerinden çözdüm.
Açıkçası otelde ucuz olana bakmalıyım diye düşünerek önce Yahudi de olsa bir
otel kiraladım, ama sonradan Haşimi Otel’i (http://www.hashimihotel.com/) duydum. Biraz
fazla verip onlara geçtim ki, iyi ki böyle yapmışım. Hem sadece 4 dakika
mesafede bir otel, hem de otelin sahiplerinin Yahudi olmaması çok iyi bir şey,
zira orada Yahudi’lere tahammülünüz azalıyor.
Belki bazıları kızdılar bana, ırkçı mı geldi
sözlerim. Bana soru soran her Yahudi
Askeri (havalaanı hariç) Türk olduğumu öğrendiğinde, daha bir nefretle
bakıyordu bana! Hepsi düşmanmışım gibi davranıyordu. Hatta bir kısmında sanki
birazdan onu öldürecekmişim gibi korku vardı. Yani onlar sizi tahammülsüz hale
getiriyorlar.
Kudüs'e Ulaşım
Türkiye’den yola çıkış standart, anlatılacak
önemli bir şey yok. Tel-Aviv’e inmek ise biraz ürkütücü... Ama havaalanındaki
görevliler, şaşırtıcı derece nazikler. Amerika ve Avrupa’da dahi gördüklerimden
çok çok daha nazik davranıyorlar. Havaalanına gece saat 01:00’da iniyoruz. Yanımdaki
arkadaşımın yabancı dili olmadığı için kapıdaki görevli ile ben konuştum. Çoğu
ülkede buna izin vermezler. Ancak burada en ufak bir sorunla karşılaşmadan
gümrükten içeri giriş yaptık. Valizimiz yok, sırt çantamızla 4 günlük bir
ziyarete hazırız. Binanın çıkışında dolmuşlar var, sorduğunuzda kolayca tarif
alıyorsunuz. Ama Kudüs demiyoruz, İngilizce konuşurken Jerusalem demeye özen
gösteriyoruz. Amacımız üzüm yemek, kiracı bağcılara takılmak istemiyoruz.
Havaalanından Kudüs’e araç 64 şekel, yaklaşık
50 TL ediyor. Bir saatlik bir yolculuk ve dandik bir minibüs için çok para, ama
o saatte en ucuzu bu. Diğerleri için şehir merkezine gidip otobüse binmemiz
lazım ki, biran önce Mescid-i Aksa’ya kavuşmak istiyoruz.
Dolmuşçuya Şam Kapısı (Domestus Gate)
ineceğimiz söyledik. Yolculuk genelde şehir içinde devam ediyor. Telaviv –
Kudüs arası neredeyse bitişik şehirler. Toplamda 8 yolcu var ve hepsini evine
dolaşa-dolaşa bırakıyoruz. Sürekli gözüm dışarıda, acaba Aksa bir anda görünür
mü diye...
Şam kapısına geldiğimiz zaman biraz
şaşırıyoruz. Fotoğraflarda çok daha güzel görünüyor. Ama zamanla şehrin 3-4
metre kot olarak altında kaldığı için ihtişamı kaybolmuş gibi. Mimar Sinan’ın
bu şehre attığı imzaya, “Buraya da mı geldin Sinan” deyip devam ediyoruz.
Gece saat 04:00 oldu. Şam kapısından geçip
eski şehre giriyoruz. Eski şehir, Mardin gibi, sanki bütün sokaklar İstanbul
Kapalı çarşı... Rasgele yürümeye başlıyoruz. Yolun akışına kaptırdık, inşallah
bulacağız Mescid-i Aksayı, heyecanımız iyiden iyiye arttı.
20 metre ilerlemedik belki, 4-5 kişilik bir
Yahudi askeri grubu ses etti bize. Elimi arkama bağlayıp yürümememi söylediler.
Meğer sık sık bıçaklandıkları için, elimin arkada olmasından tırsmışlar.
Sabır deyip devam ettik yola. Alışkanlık
ellerim yine arkada bağlandı, Ecdadımın toprağı değil mi! Babamın tarlasında
yürüyorum. Var mı itirazı olan?!?! Var... Arkadan yine seslendiler ki, ellerimi
bağlamayayım diye. Evet, dedemin tarlası buralar, ama maalesef ben hala dedem gibi
olamadım. Uyuyorum mecburen sözlerine... Ama kalbime sim-siyah yazdım bu dalga
geçer seslenişlerini...
Ve ana yoldan devam ederken iki tane daha
Yahudi askeri ile karşılaşıyoruz. Bu sefer bizim Turist olduğumuzu
anlayabiliyorlar. Aksa yolunu tarif etmelerine şaşırıp, söyledikleri yöne
dönüyoruz. Az biraz ilerlediğimizde Aksa’nın kapısına geliyoruz. Kapıda Müslüman
olduğunuzu ispatlamanız gerekiyor. Kapının dışında Yahudi askeri beklerken,
içeride Müslüman güvenlik görevlisi bekliyor. Müslüman güvenlik görevlilerinin
ne bir silahı var, ne doğru düzgün üniformaları. Ama Yahudi askerler kırk kat
giyinmiş, savaşmaya hazır komanda görünümündeler...
Önce Yahudi askerin kontrolünden geçiyoruz.
Bizim Yahudi olmadığımızı anlamaya çalışıyor. Zira bazı aşırı Yahudiler içeriye
(Müslümanmış gibi davranıp) gizlice girip, camiye ya da Müslümanlara zarar
vermeye çalışmışlar. Askerlerin derdi Müslümanları ya da camiyi korumak değil,
içeri girmeye çalışacak olan bir Yahudi olursa, içeride onu öldürürler diye bu
gibi girişimleri durdurmaya çalışıyorlar. Yani dertleri aşırıcı da olsa,
terörist de olsa kendi milletlerini korumak...
Peki nasıl anlıyorlar Müslüman olduğunuzu,
Türk iseniz kimliğinizi istiyorlar. Orada yazan Müslüman ifadesi onlar için
yeterli. Eğer kimliğiniz yoksa, Şehadet getirmenizi ya da Fatiha okumanızı
isteyebilirler.
Mescid-i Aksa İçerisini Tanıyalım
İçeri
girdiğiniz zaman muhteşem bir huzur iklimi etrafınızı saracak. Büyük bir bahçe
gibi görünüyor, toplam 144 dönümlük bir arazi, etrafı binalarla sarılı halde,
içerisinde bolca zeytin ağacı var. Her taraf küçüklü-büyüklü kubbelerden
oluşuyor.
Peki önce
bir efsaneyi yıkalım, altın kaplı kubbenin adı Kubbet-us Sahra’dır. Onun kıble
istikametinde ise biz Türklerin Mescid-i Aksa zanettiği Kıble Mescidi bulunur.
Peki o zaman Mescid-i Aksa neresi? Mescid-i Aksa içinde bulunduğumuz 144 dönüm
arazinin tamamıdır. Kur’an-ı Kerim İsra suresinde geçen mescid bu alanın
tamamıdır. Peki bizim hatalı anlayışımız nereden kaynaklanıyor. Aslında çok
basit bir açıklaması var. 595 yılında yapılan Kubbetus Sahra’nın genelde sadece
dışını görüyoruz, içinde ise o kubbe büyüklüğünde kocaman bir kaya açıkta
duruyor. Bu kaya Efendimiz (as), Hz. İbrahim, Hz. Davud, Hz. Isa ve Hz.Yahya
peygamberlere namaz kıldırdığına inanılan mağaranın üstünde duruyor. Efendimiz
daha sonra bu kayanın üzerinden Isra mucezesine devam ediyor. Bu kaya camiinin
içinde o kadar büyük ki, camii de namaz kılacak yer kalmıyor.
İşte bu yüzden bu
camiinin kıble istikametine bir mescid daha yapılıyor. Bu mescid Kubbetus
Sahradan 5 yıl sonra yapılmıştır. Kudus ilk fethedildiği zaman Hz. Ömer
efendimizin ilk olarak yaptırdığı küçük mescidin yerine yapılıyor. Burası da
yine çok kıymetli bir alan. Yahudilerin eski mabedleri bu alanda kuruluydu.
Yani baktığımızda Hz. Yahya bu alanda kadılık yapıyordu, Hz. Meryem bu bina
içerisinde yaşıyordu ve Hz. İsa bu bina içerisinde doğdu. İşte İslam zamanı
sonradan yeniden yapılan bu bina Aksa alanının Cuma namazı kılınan mescidi
olduğu için Aksa Mescid’i olarak adlandırılır, yerli halk Kıble Mescidi demeyi
tercih ediyor.
Bu geniş
144 dönümlük araziyi kısaca anlatalım. Kıble Mescidi, Kubbetüs Sahra’nın güney
istikametindedir. Kıble Mescidinin altınına Kadim Aksa denir. Burası İslam
öncesi yapılmış olan binanın temelleridir, İslam öncesi bir yapıdır. Kıble
Mescidinin Batı yönü (Kıbleye dönükken sağ tarafınız) ise Burak Mescididir.
Burak Mescidi, Peygamberimiz a.s. Burağı bağladığı yerdir. Peygamberimiz Burak
ile bu noktaya inmiş, Burağı orada bir demire bağlayıp, bu alanın kıble
istikametine, bugün Kıble Mescidinin ön duvarının olduğu yerden 144 Dönümlük bu
alana giriş yapmıştır. Kıble Mescidinin doğu tarafında (kıbleye doğru bakarken
sol taraf) ise Merivan Mescidi bulunur. Merivan mescidi yer seviyesinin
altındadır, Girişi az ileride bir merdivendir. Bu mescide indiğiniz zaman ne
kadar eski bir yapı içerisinde olduğunuzu anlarsınız, ve dahası bu mescidin ilk
yapımında Cinlerin çalıştığını hissedersiniz, duvar ve sütunlarda kullanılan
devasa taşları nasıl bir insan taşımış olabilir?
Mescid-i
Aksa Eski şehir olarak bilinen Kudüs şehrinin Kadim surları içinde bulunur.
Eski şehir ise harika bir Orta-Doğu ve Orta-Çağ şehri. Bu kadim şehrin yerleri
taş kaplı ve taşlar parlıyor, belki bin yıllık taşlardan bahsediyoruz. Evler
taştan ve ne zaman yapıldığını bilen yok. Şehir Orta Çağ’da donmuş kalmış gibi
görünüyor. Şehir içinde Hristiyanlar için de kutsal olduğuna inanılan çok fazla
mekan vardır. Hristiyanların Haç yolları, Hz. İsa’nın yakalandığına inanılan
Zeytin Dağı’ndan şehre girer, kitlendiği bir mağara ki şimdilerde bir klişedir,
mola verir ve yok terini sildiği nokta, yok dizini yere koyduğu nokta, yok
küstüm size dediği nokta gibi bir çok ziyaret yerinden sonra öldürüldüğü yer
olan Kıyamet Kilisesinde son bulur. Etrafta çok sayıda Haçlı İstilasından kalma
efsane vardır. Bu efsanelerin bilimsel hiç bir kanıtı yokken, sırf Hristiyan
dünyanın dikkatini toplamak için Haçlı komutanlar tarafından uydurulduğu
görülmektedir.
Gezi İçin Kaynaklar
Son olarak
hangi kitaptan öğrenebiliriz sorusunu yanıtlayalım. Maalesef Türkçe çok fazla
kaynak bulunmuyor. Hatta gezi rehberi sadece bir tane, Murat Duman’ın yazdığı
bu kitabı internet üzerinden temin ettim ve hiç beğenmedim. Sırayla güzelce
anlattığını söylemek mümkün değil, tatmin edici bir haritada bulunmuyor. Yine
de elde bir şey olmamasından iyidir diye düşünenler için adresi : http://www.dr.com.tr/Kitap/Kudus-Gezi-Rehberi/Murat-Duman/Egitim-Basvuru/Gezi/Ulkeler-Kentler/urunno=0000000457479
Daha
kapsamlı bir kitap ise “Kudüs : Kutsallığın Başkenti”, Kerim Balcı tarafından
yazılmış bu kitap, Dinlerin Kardeşliği ve Dinler Arası Diyalog safsatasına
inanmışlığını gösteriyor. (http://www.dr.com.tr/Kitap/Kudus-Kutsalligin-Baskenti/Aykut-Ince/Egitim-Basvuru/Gezi/Ulkeler-Kentler/urunno=0000000400853
) Ancak gerçekten detaylı hazırlanmış bu eser, bilimsel olarak kabul görmüş bir
yayın olarak biliniyor. Almanızı ve bir-iki ay önceden ders çalışır gibi
kitapla vakit geçirmenizi tavsiye edebilirim.
Yine Kerim Balcı yönetiminde çekilmiş güzel
bir belgesel, dönemin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof.Dr. Mehmet Görmezi,
ve diğer dinlerin temsilcilerini de içinde barındıran, yine genel olarak Dinler
Arası Diyalog safsatasını vurgulayan, ama yine de çok doyurucu bilgiler
barındıran bir belgeseldir. (https://www.youtube.com/watch?v=p7eCLMjK7cI)
Ziyaretten önce en azında bu belgeselin bitirilmesi çok fayda sağlayacaktır.
Yorumlar